Friday, October 30, 2015

Nusaybin yeni bir Cizre olmadan ses verin!

Nusaybin yeni bir Cizre olmadan ses verin!

Yaklaşık 5 gündür sokağa çıkma yasağının devam ettiği Nusaybin’de durum gittikçe kötüleşiyor. Nusaybinlilerden sık sık mektup alıyorum. Dün aldığım bir mektubu aynen yazıyorum:
“Sayın Baysal, Nusaybin den size yazıyorum. 4 gündür zincirli paletli tanklar dâhil zırhlı ağır silahlarla adeta savaş var şehirde, Nusaybin’de yerel basından başka basın yok, onlar da baskı altında ve sesimizi duyuramıyorlar, sesimizi kimse  duymuyor. Şu ana kadar 3 sivil ölü ve 5 sivil yaralı var. Şehir tamamen kuşatma altında, minareler dahil yüksek yerlere keskin nişancılar konulmuş durumda, özellikle çatışmanın yoğun olduğu bölgelerde elektrik ve su yok, mobil internet tamamen kapalı, hastalar hastaneye gidemiyor, bir şekilde giden orada mahsur kalıyor, kamuoyu oluşturma adına sizden yardım talep ediyorum.”

Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu kuruldu!

Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu kuruldu!

17 Şubat 2015’te Diyarbakır’da önemli bir platform kuruldu. Benim de içinde bulunduğum, IŞİD’in elindeki kadınlar için mücadele eden bir grup kadın, DTK ve KJA’nın desteğiyle bir araya gelerek Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformunu kurdular. Platform o günden bugüne sessizce kıymetli işler yapmaya başladı. Öncelikle Şengal’den Rojava’ya ziyaretlerde bulunarak IŞİD’in elindeki kadınlara ilişkin bilgileri toparladı. IŞİD’in elinde kalmış, tecavüze uğramış bazı kadın ve çocukları Güney Kürdistan’dan Diyarbakır’a getirerek, burada rehabilitasyonlarına destek verdi. Bunun yanı sıra ileride bir soykırım başvurusu yapılabilmesi için Güney Kürdistan ve Türkiye’deki Ezidi kamplarında, IŞİD’in vahşet ve tecavüzüne maruz kalmış kadınlarla görüşerek ileride yapılacak bir soykırım başvurusu için tanıklıkları topluyor.

Yeni korucu alımları durdurulmalı!

Yeni korucu alımları durdurulmalı!

“Benim kocam da ölmüş ama hala korkuyoruz çünkü biz hainiz artık”[1]
Bu sözler 15 yıl önce korucu olan eşi bir operasyonda ölen, Silvanlı bir kadına ait.
Korucu olmaya ilişkin verdikleri kararın bedelini bir ömür boyu ödeyenler sadece korucular değil, aynı zamanda eşleri, çocukları ve aileleri yaşamlarının sonuna kadar onlara ait olmayan bir kararın bedelini ödüyorlar. Korucuların eşleri ve çocukları korku içinde yaşıyorlar, halkları tarafından dışlanıyorlar, babalarının korucu kimliğini saklamaya çalışıyorlar, bu insanlar bir ömür boyu “korucu çocuğu” “korucu eşi” damgasını taşıyorlar.
Geçen hafta 5000 yeni korucu kadrosu açıldığı haberini duyduğumda ilk aklıma gelenlerden biri de, parçalanmış 5000 aile daha olacağı, on binlerce çocuğun daha hayatının kararacak olması oldu.

Sunday, October 25, 2015

1996’dan bugüne, Kürdün otobüsünü taşlamak!

1996’dan bugüne, Kürdün otobüsünü taşlamak!

1996 yazıydı. Ankara’da öğrenciydim. Her tatil fırsatında olduğu gibi okul kapanır kapanmaz ilk işim memleketim Diyarbakır’a dönmekti. Diyarbakır firmalarından birinden biletimi aldım ve hep annemin tembihlediği gibi 1 numaralı koltuğa oturdum. Ankara’dan otobüs hareket edeli henüz birkaç saat olmuştu ki, otobüsümüz Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesinde karşıdan gelen araba ile çarpıştı. Arabaya önden çarpmıştık. Otobüsün ön camları benim gibi ön koltuklarda oturanların üzerine yığılmıştı. Çarptığımız araçtaki 2 kişi olay yerinde ölmüştü, otobüsteki insanlar çığlık çığlığaydı.

Cizreliler: “Devlet bunu bize neden yaptı?”

Cizreliler: “Devlet bunu bize neden yaptı?”

“Kardeşlerim annemin cesedi ile 1 gün geçirdiler, en çok bunu unutmuyorum. Akşam olunca soruyorlar annemiz nerede diye, 7 çocuk kaldık, 5’i okuyor, babam zaten hasta, hayatımız nasıl devam edecek bilmiyorum.”
Bunları söyleyen Cizre’de katledilen sivillerden biri olan Meryem Süne’nin kızı Gülcan Süne. Meryem Süne  45 yaşında, 7 çocuk annesiydi. O gece namaz kılmak için evinin bahçesinde abdest aldıktan sonra, bahçe kapısını kapatmak üzereyken keskin nişancıların attığı kurşunlarla ağır yaralanır. Hastaneye götürülmesine izin verilmediği için 7 çocuğunun gözü önünde göz göre göre ölür. Çocuklar 1 gün annenin cansız bedeni ile evde kalmak zorunda kalırlar, daha sonra annelerinin bedeni kokmasın diye soğuk hava deposunda bekletilir.

Ya Cizre’nin yanında olacağız ya da hep beraber yok olacağız!

Ya Cizre’nin yanında olacağız ya da hep beraber yok olacağız!

Yazar, akademisyen ve gazetecilerden oluşan bir grup kadın olarak Cizre’nin acısını paylaşmak için dün Cizre’ye gittik.
GBT araması ve araç aramasından sonra girebildiğimiz Cizre’de sabah önce taziye evine gittik, taziye evinde yakınları ölen Cizrelilerle buluştuk. Taziye evinde yas kadar gözlemlediğim bir diğer şey de dayanışma, ve “her şeye rağmen ayaktayız” duygusuydu. Taziye evindeki görüşmelerimizi detaylı olarak ayrıca yazacağım. Bugün Cizre’de gördüğüm yıkımı sizle paylaşmak istiyorum.

Tuesday, October 13, 2015

Biz Ermeniyiz, siz kimsiniz?

Biz Ermeniyiz, siz kimsiniz?

Cizre’de devletin polisi Cizre halkına resmi araçlardan anons yapıyor:
“Ermeniler sizinle gurur duyuyor. Hepiniz Ermenisiniz, Ermenisiniz…”
Kendince Kürtlere hakaret ettiğini sanan bu zavallı polisler belli ki Kürtleri hiç tanımıyor. Oysa Kürtler son 10 yıldır Ermeni soykırımı ve yaşananlar konusunda ciddi sorgulamalar yapmış, bir soykırım yaşandığını kabul etmiş, yapılan bu soykırımın bir parçası olduğu için utanmış ve Ermenilerden defalarca af dilemiş bir toplum. Bırakın okumuşunu, şehirlisini, bugün hangi Kürt köyüne giderseniz gidin, Ermenilere yapılan vahşeti ve bu yaşananlardan dolayı üzüntüsünü anlatır. Yıllarca çalıştığım Tatvan köylerinde köylülerin çoğunluğu Ermenilere yapılan soykırımda atalarının da yer almasından öyle utanıyorlardı ki, Ermenilerden ne zaman konu açılsa “onlar o kadar güzelmişler ki, herkes hayran kalırmış…”, “onlar o kadar iyilermiş ki bütün yetimleri doyururlarmış”, “onlar o kadar yetenekliymiş ki en zor taşları bile incecik işlerlermiş”, “buralarda güzel ne varsa Ermenilerden kalmış…” gibi Ermenilerle ilgili olumlu her şeyi öne çıkararak, bire bin vurgu yaparak anlatırlardı.
Ancak Kürtlerde yaşanan bu dönüşümün, maalesef Türklerde ve Türkiye’nin Batısında yaşandığını söyleyemeyiz!

Korucular bu savaşın neresinde duracak?

Korucular bu savaşın neresinde duracak?

Bölgede Kürt halkına karşı devam eden savaş şu an daha çok asker ve polisler tarafından yürütülüyor. Henüz korucular bu savaşta taraf olmadılar. Ancak devletin korucuları bu savaşın içine çekmek istediği  açık. Nitekim 25 Ağustos tarihinde Başbakan Davutoğlu köy korucuları ile büyük bir toplantı yaptı. Toplantı sonucunda basına yansıyanlardan korucuların bugün ayda 1000 TL. olan maaşlarının arttırılacağını ve 10 bin civarında yeni korucu kadrosu tahsis edileceğini anlıyoruz.
Devletin korucuları bu savaşın içine çekme ısrarı sadece yandaş silahlı güçlerini arttırma ısrarından kaynaklı değil.

Wednesday, October 7, 2015

Cemile, 10 yaşında, ölü, bir buzlukta…

Cemile, 10 yaşında, ölü, bir buzlukta…

Cizre’de 3 gündür devam eden sokağa çıkma yasağının bilançosu korkunç. Şuan için 5’i çocuk  7 vatandaş devlet güçlerince katledilmiş durumda. 4 Eylülden beri Cizre’ye girmeye çalışan HDP milletvekillerinin çabalarını özgür medyadan izleme olanağımız oldu. Barikatları aşamayan milletvekilleri yürüyerek ilçeye ulaşmaya çalıştılar. Uzun uğraşlardan sonra ilçeye girebilen HDP milletvekilleri elektriğin ve suyun olmadığını, kamu kurumlarının kapalı olduğunu, yaralıların hastaneye götürülemediğini, Cizre devlet hastanesinin boşaltılmış olduğunu, yoğun bakımdaki hastaların öylece bırakıldığını, eczane ve fırınların dahi ilçede kapatıldığını, Kaymakamlık binasının asker polis üssüne dönüştürüldüğünü, Kaymakamın yerinde olmadığını belirttiler.

Suriyeli Aylan’ın katili biraz da bizleriz!

Suriyeli Aylan’ın katili biraz da bizleriz!

Bodrum’dan Yunanistan’ın Kos adasına gitmek üzere yola çıkan ve içinde 22 göçmeni taşıyan iki botun batması üzerine 11 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi halen kayıp. Hayatını kaybedenlerin bir kısmı çocuktu. Ölenlerden 3 yaşındaki Aylan’ın kıyıya vuran minik cansız bedeni hepimizin suratına tokat gibi çarptı!
3 Yaşındaki Aylan Kurdi ve 5 yaşındaki minik abisi Galip Kurdi bu feci kazada ölmeseler, resimleri böylesine evlerimize girmeseydi, muhtemelen birçok kişinin sokakta yüzüne iğrenerek baktığı, gözünü kaçırdığı ya da “dilenci bunlar” diyerek söyleneceği, kızacağı çocuklardı.