Wednesday, June 15, 2016

Toledo sizin olsun, Sur bizim!

Toledo sizin olsun, Sur bizim!

“…Ve şimdi binlerce yıllık bu tarihi topraklar canlanıyor. Bereket hikâyesi yeniden yazılıyor. Tarihe tanıklık eden bu surlar tüm heybetiyle yeniden dikilecek Dicle’nin karşısına. Sur açacak kapılarını tüm endamıyla. Yeniden güzelleşecek bu kıymetli şehir. Camiler mescitler yeniden selamlayacak gelenleri. Bursa Ulu Cami'ye kardeş Diyarbakır’ın Ulu Camisi'nin minaresinden yükselen ezanlar hiç dinmeyecek. Diyarbakır evlerinin kapılarında bulunan hayratlar gürül gürül akacak ve şehrin susuzluğunu giderecek yeniden. Sıcak yaz günlerinde avlular serinlemek ve dinlenmek isteyenlerle dolacak. Avlularda bulunan süs havuzlarının sesi çocuk kahkahalarına karışacak. Çardaklar Güneş'e kafa tutacak, gölgesinde ağırlayacak ev halkını. Eyvanlar sohbetlerle keyiflenecek yeniden. Evlerin salonlarında Selçuklu ve Osmanlı'nın el işleri sergilenecek. Aileler huzur bulacak yeniden. O güzel sedirler ve halılar hayranlık uyandırmaya devam edecek. Her avlu bir aile hikâyesine dönüşecek. Tarihi merdivenlerin her bir basamağı geleceğe ilham verecek. Nefes alacak tüm avluları odaları. Meşhur Dört Ayaklı Minare herkese hatırlatmaya devam edecek birliğimizi beraberliğimizi…”
Bu sözler Başbakanlığın Sur için hazırladığı animasyon filminden. Filmin içinde bol ezan sesi, bibloya benzer yapılar ve tabi surların üzerinde dalgalanan koca bir Türk bayrağı var. Oldukça kötü hazırlanmış bu film 7000 yıllık Sur’un ruhundan epey uzak.

"Terörle mücadele"de Nobellik görüntüler!

"Terörle mücadele"de Nobellik görüntüler!

Henüz birkaç hafta önce Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Ertuğrul Gazi Özkürkçü “terörle mücadele” adı altında yapılan operasyonlardan övgüyle bahsediyor ve “Bu operasyonda gösterilen duyarlılığın aynısı bir Avrupa ülkesinde uygulansaydı bunu başaranlara Nobel Barış Ödülü verilirdi" diyordu.
Dün Yüksekova’dan sosyal medyaya düşen bir resim Nobellik operasyonların ayrıntılarını gözler önüne seriyor. Resimde yüzü kapalı bir asker, bir Yüksekovalının yatak odasına girmiş, tuvalet masasının aynasına rujla bir kalp resmi çizmiş, kalbin içine de“Aşk Yüksekova’da yaşanıyor” yazmış. Tabi kalbin içine bir ay yıldız iliştirmeyi de ihmal etmemiş. Altına gururla “Gonyalı Beyşehir” imzasını da atıvermiş. Gonyalılar onunla gurur duydu mu bilmem, benim sadece midem bulandı.

Bu bahar Yüksekova’nın, Şırnak’ın, İdil’in, Nusaybin’in kadınları, çocukları ne yapar?

10 günlük uzun bir seyahatten sonra memleketime döndüm. Her uzaklaşma bana Amed’e ne kadar ait olduğumu tekrar tekrar hissettiriyor.
Memleketimde ilk dikkatimi çeken şey baharın gelmiş olması. Aklımda Yüksekova, Şırnak, Nusaybin, İdil bahçede açan çiçeklere bakıyorum.
Tam da geçen yıl bu zamanlar Yüksekova’da sevgili Geverli dostlarımla çarşıdan çeşit çeşit otlar ve kocaman dağ mantarları satın almıştım. Bu dağ otlarının kokusu baharla birlikte Yüksekova’nın sokaklarına sinerdi. Sahi Yüksekova’nın çarşısı bu bahar ne durumda?

Barış için sesimizi daha güçlü çıkarmaktan ve bir araya gelmekten başka şansımız yok!

Londra’da sıradan bir gün. Sokaklar cıvıl cıvıl, parklar dolu, insanlar sevdikleriyle keyifli vakit geçirmekteler.
Türkiye’de sıradan bir gün: Devam eden sokağa çıkma yasakları, patlayan bombalar, sokağa çıkmaya korkulan şehirler, dört bir yandan gelen ölüm haberleri…

Türkiye - AB Anlaşması bir fırsata dönüşebilir mi?

Hertie School of Governance tarafından düzenlenen AB- Türkiye Mülteci anlaşması konulu toplantı için Berlin’deyiz.
Hertie School of Governence adına toplantının açılışını yapan araştırmacı Dilek Kurban toplantının amacını AB-Türkiye mülteci görüşmelerine eleştirel bir açıdan müdahil olmak ve bu süreçte devletler dışında diğer seslerin de duyulmasını sağlamak olarak belirtiyor.

Thursday, June 2, 2016

Yüksekova’nın, Şırnak’ın, Nusaybin’in Cizre gibi yıkılmasının kime ne faydası var?

Yüksekova’nın, Şırnak’ın, Nusaybin’in Cizre gibi yıkılmasının kime ne faydası var?

Dünden beri Yüksekova’dan tanıdıklarla konuşuyorum. Konuştuğum birçok kişi de bu son konuşmamız olabilir hissiyatı hakim.
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın "Nerede barikat varsa temizlenecek. Yüksekova, Şırnak merkez ve Nusaybin'de çukur ve bariyerler var, gereken temizlik yapılacak. Vatandaşlarımıza yarım gün ya da bir gün önceden haber veriyoruz. Ona göre tedbirler alınıyor. Hazırlık yapıldıktan sonra operasyonlar başlayacak" açıklaması herkesi daha da endişelendirmiş durumda. Yüksekova’nın Cizre gibi yakılıp yıkılacağı beklentisi var.
20 binden fazla asker ve polisin Yüksekova’ya konuşlandırıldığı söyleniyor. Pazartesi gününden itibaren Yüksekova’da öğretmenler ve sağlık çalışanlarının büyük bir kısmı idari izinli sayılacak.  Şehrin her tarafına zırhlı araçlar konuşlandırılmış durumda. İpekyolu üzerindeki 10 okul boşaltılarak asker ve polislere tahsis edildi. Her yerde askeri barikat ve kontrol noktaları oluşturuldu. Yüksekovalıların bir kısmı kenti terk ettiler. Kalanlar ise  evlerine erzak stokları yapmaya çalışıyorlar.

Varsın bizi balıklar yesin!

“Bu topraklarda bu şekilde öleceğimize varsın bizi balıklar yesin!”
Bu sözler Diyarbakır Ezidi kampında kalan bir kadına ait.  Ezidiler, Ege ve Akdeniz’deki tüm ölümlere rağmen halen Avrupa’ya gitmekte ısrarcılar.
Tam da Türkiye Avrupa Birliği (AB) arasında göçmen pazarlığının tartışıldığı bugünlerde, İŞİD saldırıları sonucu Türkiye’ye gelen Ezidilerin durumuna bakalım.

Cizre'nin resimleri

Cizre’de yaşananları anlamak için sokağa çıkma yasağı kısmen kaldırıldıktan sonra medyaya düşen resimlere bakmak yeterli…
Cizre yıkık, yanık, acı içinde… Birçok gazete yazmış, “Cizre’den geriye enkaz kaldı” diye. Enkazdan çok daha fazlası kaldı. Acı kaldı, öfke kaldı, onlarca evladın külleri kaldı.
Cizre’de bodrumlarda yakılarak öldürülen birçok insanın hala cenazeleri teşhis edilebilmiş değil. Cenazelerin birçok noktaya dağıtılmış olmasından dolayı büyük bir karmaşa yaşanıyor. Parçaları farklı illere gönderilen cenazeler var. Malatya, Antep, Silopi, Şırnak, Cizre’ye dağıtılmış cenazeler var. Mavi poşetlere konulmuş, teşhis edilmeyi bekleyen cenazeler var. Sadece bir parça kemik ya da bir avuç kül kalmış cenazeler var.